trakeostomi zamanlamasının pnömoni, mekanik ventilasyon ve yoğun bakımda kalış süresine etkisi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Akdeniz Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Anesteziyoloji Ve Reanimasyon, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2005

Öğrenci: Fatma Pürnek Akın

Danışman: ATİLLA RAMAZANOĞLU

Özet:

Yoğun bakımda yatan ağır serebral patolojiye bağlı şuur kaybı gelişmiş hastalarda uygulanan trakeostomi ile larenksin direk yaralanmasından kaçınma, hemşire bakımının daha kolay olması, hasta mobilizasyonunun artması, daha güvenli havayolu sağlanması, hasta konforunun arttırılması ve konuşmaya izin vermesi gibi yararlar sağlanabilmektedir. Bu çalışmada da serebral patolojiler nedeniyle ağır şuur bozukluğu olan ve uzun süreli mekanik ventilasyon desteğine ihtiyacı olan hastalarda uygulanan trakeostominin, açılma zamanına göre pnömoni gelişmesi, mekanik ventilasyon süresi, yoğun bakımda ve hastanede kalış süresi, mortalite oranları üzerine etkileri araştırıldı. Glasgow Koma Skala skoru (G.K.S.) 7 ve altında olan ve 10 günden fazla mekanik ventilasyon ihtiyacı olacağına karar verilen hastalar kapalı zarf yöntemiyle randomize edildi. Birinci gruba erken ( 0-3. günler) ve 2. gruba geç (4-7. günler) dönemde trakeostomi açıldı. Pnömoni gelişimi yönünden gruplar değerlendirildiğinde, erken dönem trakeostomi açılan grupta 8 hastada ( % 38.1) , geç dönem trakeostomi açılan grupta 13 hastada (% 61.9) pnömoni saptandı ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı ( p= 0.152). Trakeostomi öncesi ve sonrası ( 24, 48 ve 72. saatlerde ) PaO2 / FiO2 oranlarının erken dönemde trakeostomi açılan hastalarda anlamlı olarak daha yüksek olduğu ancak mekanik ventilasyon parametrelerinde her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olmadığı görüldü Sonuç olarak G.K.S. skoru 7 ve altında olan ve 10 günden fazla mekanik ventilasyon ihtiyacı olacağına karar verilen hastalara erken dönemde (0-3. günler ) trakeostomi açılmasının pnömoni gelişimi, yoğun bakımda ve hastanede yatış süresi açısından yararlı olabileceği kanısına varıldı. Ancak olgu sayısının artması ile klinik olarak gözlenen bu yararlı etkiler istatistiksel olarak da anlamlı hale gelebilir. Bu nedenle daha geniş serili çalışmalara ihtiyaç vardır.